31 Ağustos 2011 Çarşamba

-gereksiz post-

hayatımda yazıma attığım en uygun başlık oldu. ki genelde başlığı yazdıktan sonra atmama rağmen, bu sefer yazının kaderini, nasıl olacağını biliyorum. gereksiz post olucak çünkü bu. çünkü birazdan uyuycam ama bi lüzumsuzluk yapmadan uyumayayım dedim *-* bu surat da şu anda ne kadar lüzumsuz bi insan olduğumu vurguladı bence. 

ehiehei uzun uzun yazılıcak konulara dalmıycam hiç, atar da yapmıycam. yarak kürek post atasım da yok. böyle lüzumsuzluk yapayım dedim.

sevgili takipçilerim, umarım bu yazıyı okumamuşsınızdır. eğer okuduysanız da vaktinizi çaldığım için özür dilerim hepinizden. 

sizleri kocaman öpüyoruz, sizler bizim için önemlisiniz. bu postu 10-15 kişi yazmıyoruz bilgisayar karşısında merak etmeyin, sadece sevimli baykuşlarım ve ben varız burda ekiekiekie. 


hemi de öpüyoruz sizi.
iyi geceler !
iyi bayramlar ! 
mmmmuaaahhh .


28 Ağustos 2011 Pazar

''seni seviyorum''un yakıştığı anlar

''seni seviyorum'' yükte hafif pahada ağır olan cünlelerden birisi. hem çok basit hem de çok manidar. bu iki kelimeyle dünyası yerle bir olan ya da dünyalar ona ait olan insanlar tanıyorum ben. insana sorumluluk yükleyen 2 kelime bu. bazıları bunu basitleştirir, bazıları ise hakkını vererek söyler. işte o hakkını söyleyenlerin de her söylediği ''seni seviyorum'' seviliyormuş hissini uyandırmaz insanda.


''seni seviyorum'' demenin de bi yolu yordamı, adabı var. her yere cuk diye oturmaz ''seni seviyorum''.  olmadık yerde kullanıldığında ters tepki yaratabilir belki. işte ''seni seviyorum''un  uygun düştüğü anlardan bi kaçı ;

  • 1 saatten uzun bir tren yolculuğunun ortası,
  • Kır gezisinin en ağaçlı yeri,
  • Yağmurdan sonra plajın gri kumlarında yürürken,
  • Bir tabak spagettiyi paylaşırken,
  • Beraber alışveriş yaparken ya da kitap bakarken rafların arasında etrafta kimse yokken,
  • Dizine kafasını koyduğunda, parmaklarını saçlarının arasında gezdirirken,
  • Ona bir masal anlattıktan sonra,
  • Karşılıklı gülüşmeden sonraki sessizlikte.

ha bi de kavgadan1-2 saat sonraki saatte söylenebilir. yaraları iyileştirici etkisi olsun diye.


bunlar benim hayalimdeki ''seni seviyorum'' lar. 

kriterlerim arasına şunu da yazdım : doğru yer ve zamanda seni seviyorum diyebilme özelliği.

sahte yazarlar'a eyle baktım bi de beyle baktım bu çıktı ortaya.

burada yazmaya neden başladım bilmiyorum. halbuki o kadar çok yerde yazıyorum ki. ama galiba burda yazmamın sebebi henüz hiç bi arkadaşımın buraya el atmaması. diğer bütün sitelerde, sözlüklerde üyeliğim var nerdeyse. burası bana ait bi mekan gibi oldu. burası benim evimmiş meğersem ! tam da evim olmuş gerçekten onu farkettim. 4 5 gündür yazıyorum buraya, 2 3 takip ettiğim var; 2 3 de takipçim. burada popim yok yani ! ama bundan rahatsız mıyım ? yoo.
burada böyle içimi döküyorum. tanıdıklarıma anlatamadıklarımı burada tanımadığım profillerle paylaşıyorum. ve yine bundan da rahatsız değilim.
öyle insanlar varki yazı yazarken sanal alemin popüleri olma çabasıyla götünü yırtıyo resmen yazarken. çünkü; herkesin bi poopisi olmalı, olmak zorunda.
insanlar gerçek hayatta tatmin edemedikleri egolarını sanal alemde tatmin etme peşinde.  buradan sayıları 1 elin parmak sayısını geçmeyen takipçilerime sesleniyorum, sakın diyeyim siz üstünüze alınmayınız; sözüm meclisten dışarı. eminim siz de anlamışsınızdır demek istediğimi. ha gerçekten yaratıcı yazanlar var. onlar başım üstüne. ve güldürüyolar beni. hatta birisine bunu söylediğimde '' millete kendimizi güldürüyoruz cık cık cık lasdkjalksd ''  demişti. buradan '' dizüstü edebiyat '' a da selamlar, severek okuyoruz efenim sizleri de. benimki de kendi çapımda bi selam oldu böyle.

hamiş: zorlamayla yazılmıyo evladım. can baba boşu boşuna mı olmuyosa zorlama diye öğüt vermiş ?

sevgili günlük'ten aktaracaklarımız bu kadar, birand sendeyiz !

ehiehi.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

başlıksız

ne yazıcagımı bilmeden yazmaya başladım. can sıkıntısından yazmaya başladım. kardeşim içerden ''çav bella'' dinliyo, ona eşlik ediyorum mırıldanarak. facebookta home-profil takılıyorum. twit okuyorum bolca. arada bilgilendiğim oluyo. tumblr.da fotoğraflara bakıyorum, gifleri izliyorum. bloga bakıyorum arada. msn'den yazıyorum. çünkü msn kültürünü çok seviyorum ve bu kültür hiç bitmesin istiyorum. hatta elimden geldikçe arkadaşlarımı msn'ye çağırıyorum. bi kere msn ortamı facebook bokundan daha samimi, insanların msn'sini almak için çaba gösteriyosunuz biraz da olsa. oysaki facebookta arkadaş olarak ekle yazıyo tepede dana gibi, ona basıyosun. öyle insanlar var ki hiç tanımadığı halde böyle istekleri kabul ediyo, tanımadığı kişiye kendi dünyasını açıyo. özelini seriyo önüne.  neyse bu yazı facebook nefreti yazısı değildi. aslında bu yazı, hiç bişey yazısı değildi, amaçsız yazıydı, can skıntısı yazısıydı belki biraz.
şu günlerde o kadar canım sıkılıyo ki anlatamam. yaptığım hiç bi şey yok, evdeyim nerdeyse her gün. ya bilgisayarım kucağımda ya da kitabım. böyle bi koltuğun üzerinde yaşıyorum, arada sigara içiyorum. böyle geçiyo günlerim. bayram da geldi çattı ya, yazın bayram mı olur hiç diye düşünüyorum sürekli ! benim bildiğim, bayramlar hep kışın olur, bayramlıkların kışlık olur falan, arabayla gidip gelirken üşürsün inip bindikçe ziyaret sırasında. çocukluk bayramlarım hep böyle yani, ama şu yaşıma kadar hiç fark etmemişim bu kadar geriye geldiğini bayramın.
yarın dedemin mezarına gidicem, ziyaret edicem. o kadar çok özledim ki onu.. cok seviyorum seni dedecim, rahat uyu.
bayramdan sonra da izmire dönmek için gün sayıcam artık. o kadar çok özledim ki izmiri, izmirdekileri. artık özledim demekten yoruldum. hemen gitmek istiyorum izmire, alsancağa atmak istiyorum kendimi. kordon'da bi sigara yakıp güneşin batışını izlemek istiyorum. maviye bakıp rahatlamak istiyorum. bir sürü fotoğraf çekmek istiyorum.

istiyorum ve özlüyorum.


bu yazıya başlık olarak ne yazıcam bilmiyorum hiç. çünkü temasız bi yazı oldu. can sıkıntısından yazılmış bi yazı oldu. ama az da olsa rahatlamadım mı ? kesinlikle rahatladım amacına ulaşmış o zaman. hadi bi sigara daha yakayım. haydi öptüm muah.

26 Ağustos 2011 Cuma

başak kadınıyım.


” Başak kadınının hayatında, güzelliğin ve temizliğin önemi büyüktür. Evine çok düşkündür. Evini çekip çevirmekten zevk duyar. Evi her zaman derli toplu ve zevklidir. ”
Sabahtan beri evimi temizliyorum. Ellerim parçalandı. Ne kadar baharatlık varsa hepsini ellerimle tek tek yıkadım. Bu devirde bulaşık makinesine bile güven olmaz arkadaş.
” Başak kadını neşeli, iyi niyetli, okumaya, bilgiye, edebiyata meraklı, fakat aslında kendine pek de güvenmeyen bir tiptir. Bu yüzden de kişilikli, güçlü erkeklerden hoşlanırlar. Belki de kendilerini tamamlayacak birine ihtiyaç duydukları için… ”
Neşeliyim, gülüyorum, mutluyum, hatta kitap da okuyorum ama kendime olmayan güvenimi başka bir adamda arıyorum. Çünkü benim gerçekten kendime güvenim yok. Ayaklarımın üstünde duramıyorum. Kaslı ve güvenilir bir erkeğin koluna girmem lazım yürüyebilmem için.
” Başak kadınları mükemmel erkek isterler ama siz de bilirsiniz, kimse mükemmel değildir! Onlara âşık olan çoktur genellikle ama onlar kolay seçebilen tipler değillerdir. Ancak seçimlerini yaptıklarında buna sadık kalır ve o erkeği her bakımdan mutlu etmeye çalışırlar. ”
İnanın öyle. Feriha’nın emir’i gibi bi sevgilim olsun istiyorum. Böyle yakışıklı, zengin -zenginlik paragöz olmaktan değil, para erkeğin kendine güvenidir.- manken, arabası olan vs.vs. Oha demekte haklısınız böyleleri var mıdır bilmem ama varsa da bize düşmez.

 ” Bir özelliği de iyi anne olmasıdır. Çocuklarını çok sever ve onlar için her türlü fedakârlığı yapar. ”
Çocuğumu bu dünyadan korumak için doğurmak istemem. İçimde kalsın hep, ben onu koruyayım.

” Bir Başak kadınını, dağınıklık kadar iten bir şey yoktur örneğin. Lükse düşkün olduğu söylenemez ama temizlik, düzen ve itinaya önem verir. Yatak odasına bakınca temiz beyaz çarşaflar, yumuşacık mis kokulu yastıklar görürsünüz. Yataktan kalkar kalkmaz yüzünü yıkadıktan sonra yaptığı ilk şey yatak odasını şöyle bir toplamak olacaktır. Bunlara alışmalısınız. Mesela lavabonuz kirli tabaklarla dolu olmasın asla. Bu kadın geyşa ruhlu değildir. ”
Adaylar ! Ona göre ha.

” O kalbini ve bedenini teslim edeceği kişinin herhangi biri olmasını istememiştir çünkü. ”
 Başak kadını seçicidir.

” Başak kadını makyaja zaman ayırmaktan çekinmez ama makyaj yaptığı halde, yapmamış gibi görünmeyi sever. Genelde de birbirine yakın tonlarda pastel renkleri tercih eder. ” 
 Neden makyaj yapmadığımı soranlar ! Yapıyorum aslında ben. Ama sizin bildiklerinizden yapmıyorum. nokta.

 ” Şık bir Tiffany bilezik ya da Vartier saat ona göredir. ”
  Aklınızda bulunsun hani.
http://fizy.com/s/1ah6hf

bugünün şarkısı da bu olsun mesela. olmazsa da hobi olarak yine olsu laksdjalksd

25 Ağustos 2011 Perşembe

özlem ft. ütopya

seni özlemeyi en çok ben bilirim, hiç yakınmadım seni özlemekten.


dün söyledim sana '' çok özledim.. '' her fırsatta herkese söylüyorum bunu. seni özlediğimi unutmaktan korkuyorum gün içinde. seni özlemekten içim parçalandı, yaralandı. ama ben seni özlediğimi hep hatırlayarak o yaranın kabuk bağlamasına engel oldum. acıtıyorum, canımı yakıyorum. seni o kadar çok özlüyorum ki, senin beni özlemene gerek kalmıyo. ben özlerim ikimizin yerine..
seni neden çok özlüyorum biliyo musun, seni özlemekten başka yapabileceğim bişi yok çünkü. yanında olsam bile özlüyorum seni. yanından ayrılmak istemiyorum. senin şehrinde olmak istiyorum hep.
bizim şehrimizde, izmirde, yanındaki başkalarından kıskanıyorum seni. ya da senin şehrindekilerden kıskanıyorum. onlar özlemesinler seni, sadece ben özliyim. onlar gözlemesin yolunu, onlar seninle birlikte olmak için gün saymasınlar, seninle ilgili plan yapmasınlar.başkalarının albümünde hiç fotoğrafın olmasın. sadece benim ol.
bu kadar bencil bi insanım işte ben. küçüklükten gelme bişey. ama çocuklarımız olursa onların kıskanç olmalarını engelliycem ben. sen de onlara bi sorun olduğunda konuşarak çözmeyi öğreticeksin. susmanın ya da sorunu ortaya koymamanın bi çözüm olmadığını göstericeksin onlara. biliyorum çok iyi bi baba olucaksın sen. çocukları çok sevdiğini de biliyorum. evet evet süper bi baba olucaksın.
çocuklarımızın saçları sana benzese mesela. sarışınlığını da benden alsalar çok güzelli çocuklarımız olmaz mı ? kız olursa biraz miyon olsun, ama erkek olursa sen gibi upuzun olsun.
mesela evlenince ortak facebook hesabı almak yerine, kapatsak bütün hesapları ? sanal bi hayat olmasa reel hayatımızın içinde ? çocuklarımızı bilgisayarla değil, bahçedeki oyunlarımızla büyütsek ? olmaz mı ?
kendi evimiz olsa, birlikte yemek yapsak. bizim mutfağımız, bizim koltuğumuz, bizim televizyonumuz olsa. istediğimiz her şeyin en güzelini alsak. öğrenci evindeki eşyalarımızdan bi kaç tane olsa da bu güzel günleri hatırlasak. minik bi balkonumuz olsa, bi koltuk bi de sehpamız. sehpada bi tane çicek. orada otursak sabaha kadar birlikte, denizi izlesek. sarılsam sana, koklasam boynunu, öpsem. sen yanımda devleşirken dünya küçülse benim gözümde. sadece senin varlığını hissetsem. sadece kalbimin senin için atışını duysam..

bunların hepsi ütopya benim için.. hayal ettiklerimiz hayalet olmasa keşke.

bu yazımı sana ithaf ediyorum çocuk. özledim seni..

24 Ağustos 2011 Çarşamba

so 90's.

 şu yazılara nasıl başlayıp nasıl bitireceğimi bilmiyorum. şu anda olduğu gibi damdan düşercesine başlıyorum işte. devamı da geliyo. e ilkokulda ne öğrettiler ki bize kompozisyon yazma hakkında ? giriş, gelişme, sonuç. ha ben burda da tanım yaparak başlıyım de o olsun dimi ? yoğh öyle yağma. neyse, alakasız bi dert yanışla başlıyorum yazıma.
 efenim, az önce dışardaydım. kuzenim, arkadaşlarım vs. içlerinden birisi beni çocukluğuma götürdü: hayatımdaki ilk arkadaşım. evet her sabah saat 8'de bizim kapıda olan velet. hem de istisnasız.- hamiş: yazı yazarken oradan buradan yazıyolar ya, feci dikkatim dağılıyo, konudan da sapıtıyorum. hööffss.-
 ilk arkadaşımı görünce şunu farkettim, geçmişim o kadar çok özlüyorum ki ! zaten eskilere, geçmişe özlem duyan bi insanım, arkadaşımı görünce özlemekte ne kadar haklı olduğumu anladım. şimdiki çocuklara acıyorum. resmen acıyorum. nasıl çocukluk yaşıyo onlar ? internet, ps, vs. sokağa çıkmadan yaşıyorlar gerçekten. hani nerede bunların sokakta top oynamaları, iki taş arasını kale yapıp '' fovul olum fovul ! '' diye bağırmaları ? hani nerede düdük şekerleri ? bunları böylece uzatabilirim. şimdiki çocuklar çocukluğunu yaşayamadan büyüyo. hem kötü bi devirde yaşıyolar, hem de çocuk gibi yaşamıyolar. evet bazı olanaklar bakımından bizden daha şanslı olabilirler ama ben yaşadığım çocukluğu, tasolarımı, gazoz kapaklarımı, oynadığım çamurları, değişmem buna. atarimiz vardı bizim; 9999999 in 1. hani nerde onlar ? hani nerede tsubasa, power rangers ?!
görselle de desteklemek istedim. vay anasını, nasıl da özlemişim !! bazı cümlelerimden dolayı 30'lu yaşlarda sanılabilirim amma o kadar olmadık daha, 19 yaşında körpecik bi kız çocuğuyum daha aklshjdalks. meselaaa ne vardı çocukluğumdan hatırladığım...mmmmsss... hah ! gırgır vardı ! böyle kocaman dikdörtgen bişeydi, uzuncana da bi sapı vardı. çok severdim keratayı. annemi oyalama konusunda bir numaraydım o aleti gördüğümde. annem gırgır yaparken ben üzerine tünerdim. allahım nsı bi eğlence o. heralde o kadar seviyomuşum ki öyle de bi fotoğraf var albümümde. gırgırla süpürmek zevkli olduğu kadar üstüne oturup odada gezinmek de zevkli bence !

başka neler vardı..hah patlak göz vardı ilkokul dönemimizde. iğrenç bişeydi ama ben kokusunu çok severdim o hedenin. kıpkırmızı akışkan bi sıvının içindeki yapışkan gözden ibaretti. bundan korkan mallları da hiç anlamazdım. mal bebesi. sanki biz caniyiz de gerçek gözü dolandırcaz elimizde. töbestafur.

en önemlisi de, ben kasetten müzik dinliyerek büyüdüm. o kadar severdim ki o kasetleri, hala saklarım. ha bi de plak var bi kaç tane. bi de annemle babamın kocaman düğün kasetleri. geçmişime çok bağlıyım galiba. kıyamıyorum hiç bişeye. şimdiki gibi zönk diye bulamıyoduk ki şarkıları ! ya kaset alıcaksın ya da radyoda çalarken kasede çektiriceksin. kasede çektirilmiş şarkılarımı dinlerim arada mutfakta. arada böyle kapı sesler, anne seslenmeleri vs. güzel günlerdi.

ha bide şöyle bi eğlencemiz vardı. o kadar severdim ki bu oyuncağımı, saatlerce oynardım. şimdiki çocukların böyle yetenek geliştirici oyuncakları yok bence böyle.

sürekli '' şimdiki çocuklar, şimdiki çocuklar..'' deyip duruyorum. aziz nesin'in '' şimdiki çocuklar harika '' kitabı geldi aklıma. şimdiki çocuklar afedersiniz bok gibi. bilgisayarla, facebookla büyüyen çocuktan nolur anasını satıyım ? 5 yaşındaki çocuğun bile hesabı var. biz ekranın altındaki kocaman kasalar varken bilgisayar derslerinde girebilirdik internete. evlerde internet varken de telefon çaldığında bağlantımız kopardı. msn'den konuşurduk biz. hoşlandığımızın msn'sini alıcaz diye götümüz çıkardı.

bide çocukluk kıyafetlerime bayılırım ben. böyle ayak altından geçirmeli taytlar, vatkalı bayramlıklar vs.vs. minik minik elbiselerim.. oyşşş ne çok özledim :(

bi de bizim çocukluğumuzun şarkıları vardı. mesela tarkan benim çocukluğumun şarkıcısı. evet şimdi star mtar ama biz çocukken o da çocuktu. zayıf, körpecik, ayrık dişli bişeydi. '' kıl oldum abi ! '' ydi. ya da oya-bora ikilisi vardı. '' ara beni, öptüm seni seni çok özledim deli gibi ! '' 


çizgi filmlerimiz vardı bizim ! jetgiller, casper, şirinler, taş devri. bunlar arka arkaya çıkardı sabahları. kahvaltı esnasında bakılacak olanlardı onlar.  "belki iyi bir çocuk olursanız şirinleri bile görebilirsiniz"  
pokemon bile çocukluğumuzda kaldı ! tasolarımla beraber. isimlerini kulaktan duyma telaffuz ederken, ne çok severdim o pokemonları, gibi cebimden poketopları çıkarıverecektim bi gün ben de. sporcu kartlarımız vardı. takımlarına göre ayrık dururdu benimkiler. rengine göre, numarasına göre, takımına göre oynanırdı. üterdin ya da ütülürdün.  gazoz kapağı dizip oynardı cız misali. eve bilye değil cız derdik. demesi daha kolay. gayrak dediğimiz mermerimsi taşlarla oynardık. ne güzel günlerdi onlar !


bu yazıyı yaklaşık 1 saattir yazıyorum ama daha yazıcak o kadar çok şeyim var ki. 


'' tavandaki fareler
  tıkır tıkır ederler
  daha yazacaıktım ama
  kalemimi yediler..''


hepimizin hatıra defterinde mutlaka yer alan bi mani. benim klavyemi fare falan yemedi ama aklıma gelen bu kadar. oturup konuşulduğunda ise ben diyorum ki '' crazy 90's ''  muhabbet ortamı olduğunda saatlerce konuşabilirim eskiler, 90'lar, çocukluk anıları vs. hakkında.

"belki iyi bir çocuk olursanız merve'yle geçmişi konuşabilirsiniz ! ''