2 Eylül 2012 Pazar

yazmayı unutmuşum !

merhaba ! yıllar sonra yine birlikteyiz :) az ve öz takipçilerim, kıymetlilerim benim ! umarım iyisinizdir, her şey yolundadır. iyi olun iyi. ben nasıl mıyım ? işte böyleyim:


idare ediyorum yani :D zayıflıyorum, kıyafetlerim bol gelmeye başlıyo vs. vs. 

şunu farkettim ki, yazmayınca uzun süre yazma yeteneğim körelmiş. twitterda kısa kesmeye alışmışım, zorlanıyorum buralarda. şu sıralar biraz daha sık yazayım da yeteneğim geri gelsin. ve daha da sacmalamadan bu yazıya burda son vereyim. xo xo gossip girl;) kasdjhakjds

31 Ağustos 2012 Cuma

1 eylül


bugün 1 eylül.. ve bu şahsım için bir çok şey ifade ediyor.

en başta  benim gibi çabuk üşüyen ve çabuk yanan bi insan için, trençkotun dolaptan fırlaması demek. elimin ayağımın ısınmaması, sinüzitimin de daha sık olması demek. hem de resmi olarak sonbaharın başlıngıcı bugün, üşümem normal aslında.

1 eylül aynı zamanda uşak'ın kurtuluşu. kutlamalar vs. yapılır caddede.

eylül ayı dizilerin yeni bölümlerin yayınlanması ve yeni dizilerin başlaması anlamına da geliyo. küçüklüğümden beri okulların açılmasının yaklaştığını dizilerin yeni bölümlerinin yayınlanmaya başlamasından anlıyorum. 

okullar da eylül ayında açılıyo. 17 eylülde başlıyomuş öğretim yılı, bizim üniversite de öyle. yani eylül ayı uşak'tan izmir'e göç etme ayım benim.

eylül ayında doğum günüm ! 18 eylül. her eylülde bi yaşıma daha giriyorum, hayatımda yepyeni bi sayfa açılıyo. her eylülde biraz daha yaşlanıyorum, biraz daha yaşanmışlık sahibi oluyorum ve biraz daha olgunlaşıyorum.

eylül ayında gevşekliği bi kenara bırakıp biraz daha hayatın içine atılıyoruz. yaz aylarındaki gevşeklik yerini oldukça hareketli bi ritme bırakıyo. plajda mode on'dan çıkıp iş/okul mode on'a geçiyoruz.

eylül ayı herkes için bi başlangıç bence. mesela okullar açıldığında herkes arkadaşlarına, öğretmenlerine kavuşucak. kimisi yeni bi okula başlıycak, hiç tanımadığı insanların arasına gidicek ve yeni arkadaşlıklar edinmeye çalışıcak. bunda başarılı olamazsa eğer sıkıntılı dönem bekliyo olucak onu, başarılı olursa güzel dönem geçiricek.

eylül ayı başlangıç demek.
eylül ayı bilinmeyenler demek.
eylül ayı soğukların başlaması demek. off :(

sonradan eklenen edit: eylül ayı lig'in başlangıcı demek. bi de yaz aşklarını geride bırakıp ciddi ilişkilere atılma zamanı demek.


edit2: hilmi'nin de doğum günü eylülde :) hilmi kim mi? o da başka bi post'ta :)

5 Temmuz 2012 Perşembe

evet yine yıl olmuş yazmayalı. ama bütünlemelerim bitsin uzuuuun uzuuuun yazıcam söz. :)

26 Haziran 2012 Salı

” hafta içi boyunca işten çıkar çıkmaz ilk işim evime koşup bilgisayarın başına geçmek oluyor. ilk önce facebook’ta başlayan mesajlaşma, flörtleşme kısa sürede ” facebook kastı, msn’e geçelim ” hamlesiyle hızlanıyor. beş gün boyunca atılan zarfın,yapılan ince cilveleşmenin, ortada uçuşan esprilerin, komikliklerin haddi hesabı yok. muhabbet tıkandığında hemen karşılıklı fizy.com linkleri, komik videolar, traji-komik haber linkleri göndererek ateşin altını sıcak tutuyoruz. sanki 5 dakika iletişimden kopsak tüm bu rüya bir anda bitecekmiş gibi istikrarlı bir mücadele veriyoruz. twitter’da karşılıklı yazışmalardan tut, retweetlere kadar formspring’den birbirimize geyik sorular sorup aynı filmi indirip aynı anda başlatıp izlemeye kadar yeni çağ iletişiminin tüm nimetlerinden faydalanıyoruz. ”

2 Nisan 2012 Pazartesi

Ne biliyim. “Başkasıyla neden olmuyorsun?” kadar saçma gelen bir cümle yok mesela. Neden bir başkasıyla olayım? Üstelik hala sevdiğim adam O’yken, neden?“Unutursun yaa” diyenlerin amına koymak istiyorum mesela. Ya da parmaklarını prize sokmak falan. Gebersin piçler. Neden bir başkasına acı çektireyim ki? Göt müyüm ben? Hayır değilim. Onu seviyorsam, onu bekleyeceğim. Gerçi gelmeyecek gibi, ama olsun. Kadın değil miyim, umudum tükense de devam ederim sevmeye. Aptal gibi Bağlanırım hatta onsuzluğa. Hayaller kurarım sonra. Ağlarım yatağa kıvrılıp Bağırırım ufak tefek şeylere. Sataşacak yer ararım. Aynı şarkıyı günlerce dinlerim. Pencereyi açmadan otururum odada, bazen bunalırım ama üşenirim kalkıp maya. Açarsam da üşürüm. Hissetmem mesela. Ya da hissederim. Acır bir yerim. Sonra ellerini gezdiririm yanaklarımda, göz pınarımı silerim baş parmağınla, yaklaşırım dudaklarına, öperim, parmak uçlarımı ensende gezindiririm, tam orayı evet ensende saçlarının başladığı yeri avuçlarım, oynarım saçlarınla, uyursun yanımda nefesini hissederim hem kötü mü? Neyse Canım çok acıyor. Çünkü olmayacak şeyler bunlar. Siz de mal gibi okuyup özendiniz mesela. Bende yazarken kendimden geçtim. Ama olmayacak işte. Olmayacak. O bir başkasıyla böyledir belki? Belki. Kim bilir? Ben bilemem, çünkü o benimle değil.

23 Aralık 2011 Cuma

bonjour !

   evet baya bi boşladım blogumu, ama napayım eve geldikçe yazabiliyorum. izmirdeyken o kadar meşgulum ki internete girmeye bile vaktim olmuyo.

   hiç bişeye vakit bulamazken aşık olmaya o kadar iyi vakit bulabiliyorum ki ben bile şaşırıyorum bazen kendime !  birisi daha kalbimdeyken aklıma başkasını sokuyorum çünkü biliyorum kalbimdeki olmuycak. sonra kalbimdeki iniyo aklımdaki kalbime indiğinde aklıma yeni birisini sokuyorum. böyle bi devir-daim yaptım kendi içimde ! oğuzhanı kalbimde tutarken bu sefer mustafayı soktum aklıma. mustafa tiki seviyo -ki ben şu hayatta tikileri vurma taraftarıyım- ben de tikilerden aksine çok çok uzak bi kızım.

   mustafayla olamayız biz, yakışıklı çocuk allah tikilerine bağışlasın ama tikiler böyle güzelim çocukları mahfedince o kadar çok üzülüyorum ki. neyse, aşka biraz ara vermek gerek bence.

   ders çalışmak, arkadaşlarla iyi eğlenmek, gülmek bunlar önemli şeyler. ve tabiii alışveriş yapmak.

bu yazımın bokluğundan şunu çıkarıyorum: benim duygularım körelmiş, yazı yeteneğim körelmiş ve yazamıyomuşum. ve burada yazımı sonlandırıyomuşum.

22 Kasım 2011 Salı

saat: 4.44





zamanı boşa aldım, akıp gidiyo. amaçsızım gayesizim. olmuyo artık. onun bana olan soğuk tavırları beni bile kendimden soğuttu. hay anasını satayım nerden gittim aşık oldum ben buna? itmeye çalışıyorum kalbimin derinine, en dibine ama öyle bi an geliyoki kendisini kalbimin en derininden canımın en acıyıcak yerinden çıkıp gelip canımı yakıyo. bazen etik olmayan bu hislerimi bastırmak istiyorum, en derinlerde bir yere gömüp bir daha çıkarmak istemiyorum ama olmuyo. beni sevmiyo, naparsa yapayım sevmiyo. her şeyi geçtim, arkadaşlığımızı bu hale getirmeseydi iyiydi. yani evet benim suçum aslında ama benden bu kadr uzaklaşmana ne gerek vardı ha ?

hiç bişeye odaklanamıyorum. hiç bişeye demek yanlış olur aslında. gözlerine ve camdan yansıyan görüntüsüne o kadar güzel konsantre olabiliyorum ki beni sadece onun bana bakışları kendime getiriyo. '' j'aime ses yeux parce que je l'aime ! '' ona bakmaya doyamıyorum, kıyamıyorum. o kadar güzel ki benden başkasına ait olabiliceği düşüncesi mahfediyo beni. içimi kemiriyo. ama onun başkasına ait olması ya da başkasından hoşlanması benim umrumda bile değil çünkü benim sevgim onun başkasına hissettiklerinden ya da başkasının ona hissettiklerinden çok daha köklü ve güçlü. kendime güvenebildiğim tek konu ona duyduğum aşk !