9 Eylül 2011 Cuma

değişik bir gün daha.



  sabah uyanır uyanmaz çantama makyaj malzemelerimi, takılarımı, maşayı falan katıp esra'lara koştum. ( esra benim en yakın arkadaşlarımdan biri, gizli gizli sigara içtiğimiz arada tanışmıştık yıllar önce.) gittiğimde esra uyuyodu aslında o kadar erken de değildi gittiğim saat ama neyse. (11.30) kızcağızdaha yüzünü yıkamadan, gözünün çapağıyla benim saçlarıma maşa yapmaya başladı, neden ? çünkü bugün fotoğraf çekimi için modellik yapıcam ! çirkinim, burnum biraz büyük, yüzüm sivilceli ama mimiklerim çok iyi ve -söylemesi ayıp- dişlerim güzel. bilmem kaç sene tel taktım o kadar olsun yaani ! o yüzden fotoğrafçı arkadaşımız tuğçe model olarak beni seçti. 

  neyse saçlar yapıldı, makyaj yapıldı mekan olarak da uşak'ın klasik yeşilliklerinden biri olan borulu park seçildi. yolda yürürken sıcaktan makyajımın akması ve saçlarımın elektiriklenmesi dışında pek bi sorun yaşadığımızı söyleyemem. çünkü bundan başka ne olabilir ki zaten ?!

  mekana ulaşınca önce bi soluklanalım dedik tabi. e aç ayı da oynamaz bi de yemek e bi de sigara falan derken 3 ü buldu çekime başlamamız.

  çekim sırasında o kadar eğlendim ki ! şebeklik benim işimmiş onu anladım. içimden geldiği gibi yaptım suratımı, sürekli değiştirdim ve her anım kaydedildi ! o kadar güzel bişey ki fotoğraf bağımlısı oldum tekrardan. hani böyle yapmacık fotoğraflardan olmamış hiç biri, hepsi doğal. çirkin olduklarımın sayısı oldukça fazla ama bundan hiç rahatsız değilim.

  mimik çalıştıktan sonra, benim üzerimde temalı fotoğraflara başladık. yanlış anlaşılmasın uryan fotoğraflar falan değil, konulu filmin temalı fotoğrafı hesabı. ama isterdim bi de nü fotoğrafım olsun. her neyse işte o bir kaç temalı fotoğraf;

  belki biliyosunuzdur, ben hukuk okuyorum ve hukuk fakültesini kazandığımda bana hediye edilmiş çok güzel bi terazi kolyem var, çok seviyorum onu. mesleğimi icra ederken bile çıkarmıycam sanırım o kolyeyi. böyle bi fotoğraf çıkardı işte tuğçe ortaya. ha bi de şu var.

  bi de benim oldum olası yüzüklere bi ilgim var böyle. seviyorum abi napayım. neyse işte ben parmağımdaki yüzüklerden herhangi biriyle böyle tuğçeye bakarken de  böyle temalı fotoğraf çıktı ortaya. 

  fotoğraf çekimi bitti tam da eve dönüyoruzken (dönüyoruzken diye bişi yok biliyorum evet) bi arabanın içinden amca seslendi. diyalog tam da şöyle:

-kızlar bişey sorucam ?
-evet buyur amca ?
-biz kayıt için geldik de, sağlık meslek yüksekokuluna buradan nası gidicez ?
(bu arada esra '' haa şuralarda işte yaa'' deyip tüydü, tuğçeyle ikimiz sik gibi kaldık)
-ııı şey şimdi amca, şurdan dön bööle caddeye çık köprünün altından geç orda birilerine daa sor burdan bööle şey olmaz yani. ( bunları saçmalayan benim aslında hiç '' bööle '' konuşmam ama sıcaktan hep.)
-ya işte şimdi şey köprünün altından geçmeyin, dümdüz gidin işte ordan kipayı görünce sağa dönün. (bunu diyen de tuğçe, saçmalamışız resmen birimiz sağı birimiz solu göstermişiz o nasıl bi çelişkiyse !) 

  bu sırada adamın ve arabanın arkasındaki 5 kişinin bize şaşkın bakışlarını görememişiz ! çünkü ikimizde birbiriyle alakası olmayan, hatta amcacığımın bize tarif etmemizi istediği okulla alakası olmayan okulları tarif etme çabasındaymışız !

  ben meslek lisesi anlamışım, arkadaşımsa üniversitenin eski kampüsü ! böyle bi kafadaymışız artık. araba yanımızdan biraz uzaklaştı, kenara çekti ve telefona sarıldı. bize de bolca küfür etti bence o arada.

  akşama da düğünümüz var. neyse ki saç baş gündüzden yapılmış, en azından hepsi kıvırcık, biraz düzeltilicek. eve koştur koştur geldim, hazırlandım ve çıktım. annem, kardeşim, ananem ve ben. hepimiz iki dirhem bir çekirdek, jilet gibi giyinmiş düğüne gidiyoruz. yani düğünden önceki mevlüde. babamın vefat eden patronunun oğlunun düğün ve düğünden önce de onun için mevlüt okunucak. tam bi kapıdan girerken hoca efendi el-fatiha demesin mi ! sözde mevlüde geldik biz ama sonunda geldik. hatta sadece yemek yemeye gelmiş gibi olduk, hey allahım. yerken de bişey dikkatimi çekti, düğün kıyafetleriyle gelen tek masa biziz ! ya vardır başkaları falan diye düşünüyodum ki insanlar ayaklanmaya başlayınca nasıl da yanıldığımı anladım. evet kuaförden çıkılmış ama idare eder bi kıyafetle. oturunca sadece kafaları gördüğümüzden böyle düşündüm evet. yemek yendi, insanlar dağıldı e 1 buçuk saat düğün salonunda mı oturucaz ? oturalım falan diyenler oldu aile içinde evet ama hemen bastırdım onları ve yakındaki çay bahçesine gittik.

  girerken annemin ayağı burkuldu, ben buna hayvan gibi güldüm ve ilkokul arkadaşım aynı zamanda komşumuz fatma'yı nişanlısıyla bastık. nişanlılar artık ona basmak denmez de bastık işte. sürekli bi gülme hali, yaşadıklarımızdan yapılabilicek filmin geliri, fatma'yı basma olayımız ve oturduğumuzdan beri kaç dakika geçtiği konuşuldu.

  sonunda düğün salonuna gidebildik. gittik gitmesine de bu seferde yer beğenemedik. çünkü düğün salonunda çok az kişi var ve bütün masalar boş nerdeyse. nevrimiz döndü haliyle ve nereye otursak bilemedik. hani kalabalık olsa mecburen boş yere oturucaksın, böyle olunca her yer senin kafan karışıyo. 2 3 yere gittik ve en sonunda iyi bi yere oturduk.

  kapıda şeker tutmaya çalışan kızlar -  aslında çocuklar - 10'ar cm topuklu giymiş, dikkatimi çekti haliyle. birisinin elbisesi benim mezuniyet elbisemin beyazıydı, kızın içinde ne var ne yok belli oluyodu ve kız oturmayı bilmiyodu ! oturunca bacaklarının arasından iç çamaşırı gözüküyodu resmen. benim elbisem siyahtı. bi diğer kız da çok güzel elbisesinin içine gri sütyen takmış ve boynundan geçirmiş ! hey allahım. göz var, nizam var anası falan da mı demiyo ki olmadı bu böyle. hadi onu geçtim yakasından görünüyo iç çamaşırı. banane deyip arkamı dönmemle birlikte takır tukur sesini duymam bir oldu, beyaz elbiseli kız merdivenden düşmüş! gülsem mi gülmesem mi bilemedim. son gülen iyi güler lafına inanırım ve bende de uzuuuun bi elbise var yani düşme olasılığım mevcut. sustum gülmedim ve '' o kadar gezinmeseydi '' demekle yetindim. kız daha sonra geldi topallıya topallıya oturdu falan biraz süre geçti bi baktım kız çocuğu pistte göbek atıyo ! şaşırdık haliyle az önce topallıyodu diye. oyun bitti ve kız yerine otururken aksak aksak yürümeye başladı. her neyse işte.

  ve hayatta en özendiğim ama yapınca da özentimin ne kadar yersiz olduğunu anladığım bişey yaptım, dans ettim. babam dansa kaldırdı, reddedemedim ve birlikte dans ettik. fotoğraf bile çekildik, o derece.

  değişik, dopdolu, olaylı günlerimden birisiydi yine. bol fotoğraf çekmeli günlerimden birisiydi, düğünlü dernekli günlerimden birisiydi. ailemle birlikte böyle gülüp eğlendikçe o güzelim cağğnım izmir'e hiç gidesim gelmiyo. valla da gelmiyo billa da gelmiyo. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

buyur beyim